Donald Trump‘un Amerika’nın yeni başkanı olması, Ortadoğudaki gelişmeler, ülkemizin iç yapısı v.s derken, girişimcilik ve iş dünyası hakkında daha az konuşur olduk.
Fırsattan istifade, yabancıların gözünden Türkiye’nin nasıl görüldüğüne dair bazı araştırmalar yapmaya başladım. Önümüzdeki haftalarda bu araştırmalarımın sonucunu hem akademik, hem sosyal, hem de ticari bakımdan paylaşacağım.
Öncelikle akademik camiada söz geçen Hoftstede‘in gözünden Türkiye’yi inceleyelim.
Geert Hoftstede kültürün işyerlerindeki değerler üzerindeki etkisini anlatan kapsamlı çalışmasıyla tanınıyor. 1967 ile 1973 arasında, dünyanın farklı bölgelerindeki 70’den fazla IBM ofisinde çalışanlarla yaptığı araştırmanın sonuçları hala global pazarlama kitaplarının en popüler konularından. Hofstede’in çalışmaları, 2001’den bu yana 76 ülkeyi içerecek şekilde güncelleniyor.
Hofstede, kültürü “bir grubun üyelerini veya bir kategorideki insanları diğerlerinden ayıran aklın kollektif programlanması” olarak tanımlıyor. 1980’de yazdığı “Kültürün Sonuçları: İş Bağlantılı Değerler’de Global Farklılıklar” isimli kitabından yola çıkarak Gert Jan Hofstede ve Michael Minkov’la birlikte kültürü, “güç aralığı (PDI)”, “bireyselcilik (IDV)”, “erillik (MAS)”, “belirsizlikten kaçınma (UAI)”, “uzun dönemli yönelim (LTO)” ve “hoşgörü (IND)” olmak üzere 6 boyutta inceliyor.
Şimdi Hofstede’in çalışmasını ve 6 boyutunu Türkiye için inceleyelim.
1. Boyut: Güç Aralığı, PDI
Toplumun en zayıf bireylerinin gücün eşitsiz dağıtılmasını kabul etme ve umma derecesi. Almanya, Avusturya vb ülkelerde PDI düşükken, Türkiye 66 ile yukarılarda yer alıyor.
Hofstede’e göre bağımlı, hiyerarşik, üsttekilere erişimin olmadığı ve ideal patronun baba figüründe olduğu bir yapı “Turkish style” olarak adlandırılıyor. Gücün merkezde toplandığı, çalışanların patronlarına ve kurallara bel bağladığı, çalışanlara ne yapmaları gerektiğinin söylendiği, kontrol altında tutulan çalışanların bulunduğu ve yönecilerin ekipleriyle resmi olduğu bir organizasyon olarak tanıtılıyor Türk iş çevresi. İletişimin dolaylı olduğu, bilgi akışının herkese aynı şekilde yönlenmediği Türk iş ortamının, Türk ailesinin bir kopyası olduğunu da düşünebiliriz.
2. Boyut: Bireyselcilik, IDV
Toplumdaki bireylerin gruplarla bütünleşme derecesinin yansıması. Amerika ve Avrupa ülkelerinde bireyselcilik yüksek iken, Asya ülkelerinde düşük çıkıyor. Türkiye 37 puan ile kolektivist bir toplum olarak görülüyor.
“Biz”in daha önemli olduğu, insanların içinde bulundukları gruplara (aile, cemaat, taraftat kitlesi v.s) sadık bir şekilde hayatlarını sürdürdüğü, iletişimin dolaylı olduğu, güvenin zamanla oluştuğu, torpilin sıkça görüldüğü ve geri beslemenin dolaylı olduğu bir toplumun özelliklerinden bahsediliyor.
3. Boyut: Erillik
Erkeklerin iddialı, rekabetçi ve maddi başarıyla ilgilendiği, kadınların ise besleyici oldukları ve çocukların mutluğunu düşündükleri toplumları tanımlıyor.
Dişilikde ise hiçbir cinsiyet iddialı çıkmıyor. Japonya ve Avusturya erillikte yüksekken, İskandinav ülkeleri, İspanya v.s düşük çıkıyor.
Türkiye ilginç bir şekilde 45 puanla bu ölçeğin feminen tarafında kalıyor. Mazlumların değer gördüğü ve çoğunluğun görüşünün onaylandığı belirtiliyor. Özel hayat ve iş yaşamında çekişmelerden kaçınıldığı söylenirken, aileyle beraber olunan boş vakit aktivitelerinin öneminden bahsediliyor.
Hofstede’in bu boyutta yanıldığı aşikar. Büyük ihtimalle araştırmayı IBM çalışanlarıyla yaptığı içindir. Güç aralığı yüksek olan bir ülkede, sıkça toprilin sözü de ediliyorsa, çoğunluğun görüşünün onaylandığını söylemek güç olsa gerek.
4. Boyut: Belirsizlikten Kaçınma
Bireylerin belirsizlik durumlarını benimseme veya aşina olunmayan durumlardan rahatsızlık duyma derecesi.
Belirsizlikten kaçınan kültürlerin bireyleri saldırgan, heyecanlı ve hoşgörüsüz oluyor. Örneğin Yunanistan ve Portekiz. Dolayısıyla bu ülkelerdeki reklamlarda garanti, para iadesi ve diğer konulara vurgu yapılıyor.
Belirsizliği benimseyen kültürlerin bireyleri kendinden farklı olan bireylere karşı hoşgörülüdür. Örneğin Güneydoğu Asya ve Hindistan.
Türkiye 85 puanla bu boyutta yukarılarda yer alıyor. Yani Türkiye’de kanun ve kuralla ihtiyaç çok büyük. Hofstede göre Türkler, konuşmalarında Allah’ı sık sık geçirip dindar gibi görünseler de aslında dindarlıklarında değil de, stresli durumlarda gerilimi azaltmak ve alışkanlıktan dolayı bir kullanım var.
5. Boyut: Uzun Dönemli Yönelim
https://brandmanagerguide.files.wordpress.com/2015/09/hofstede-dimensions-long-term-orientation.jpg
Uzun Dönemli Yönelim boyutu, erdem arayışıyla ilgili ve toplumların sebat edip etmediklerini araştırıyor.
Türkiye 46 puanla bu boyutta ortalarda yer alıyor ve dominant bir kültür tercihi bulunmuyor.
6. Boyut: Hoşgörü
Hofstede’e göre kültürler, hoşgörülü veya kısıtlayıcı olarak ikiye ayrılıyor. Nispeten zayıf kontrol hoşgörülü ve nispeten kuvvetli bir kontrol ise kısıtlayıcı olarak adlandırılıyor.
Türkiye 49 puanla, listenin ortasında kalıyor. Yani ne hoşgörülü veya hoşgörüsüz olarak tanımlayamacağımız bir ülke olduğumuz izlenimi ortaya çıkıyor.
Merhaba,
Bu araştırmanın IBM ofislerinde yapılmış olması, belirli bir beyaz yakalı kişiye uygulanması ve toplumun kalanını dikkate almaması, onu zayıflatan bir yön değil midir? Bunu siz ya da yazar nasıl açıklamaktadır?
Selamlar,
Kesinlikle katılıyorum. İnternet çağıyla birlikte, ortak bir dünya kültürü oluştmaya başladı. Maalesef bu çalışma birçok eksiğinin yanında dijital kültürü de içermemezi bakımından eksiklikler barındırıyor. 🙁
Bu çalışmanın makale dosyasına ulaşma şansımız var mı ?
Henüz makale haline çevirmedim ama buradan referans verebilirsiniz. Mendeley toolbar yüklü ise kolaylıkla kaynakçanıza ekleyebilirsiniz.
mehmet bey ben hofstede’in kültür boyutlarının tüketici davranışlarına etkilerini araştırıyorumda bu konu hakkında bir bilginiz var mı acaba ?
Merhaba,
Tabiiki. Bu konuda birçok akademik makale bulunmakta. Ayrıca akademik makale vs yazıyorsanız da yine bu linke makalenizde yer verebilirsiniz.